"Bundan yıllar yıllar önce,
dünyanın uzak bir ülkesinde,
kim bilir, belki de iki sokak ötemizde,
Bay Sinirli ile Kedicik yaşarmış,
tek katlı, bahçeli, eski bir evde"
Belki de, iki sokak öteye de gerek yok tanışmak için kendisiyle. Bir küçük ayna, bir de tarak lazım bana. Belki azıcık da göbek...ama azıcık.
Bay Sinirli olmak için azıcık emek gerek.
Bay Sinirli serisini okumaya başladığımda sahiciliğini sevmiştim ilkin. Sonra pedagoji konusunda kafasını fazla yorup aklını daha da fazla karıştıran, yetmezmiş gibi bir de eğitim alıp modern pedagojik kuramlarla eskileri içler dışlar çarpımı yapan bendeniz hikayelerden birindeki "ödül ceza" yöntemi uygulamasına takılmıştım. Eee, ne oldu şimdi sahicilik? Hani onu sevmiştin sen ilkin?
Efendim çocuk kitapları elbet pedagojik rehberler değiller. Çocuk diline uygun biçimde, çocuk dünyasından yazılırken büyüklere de göz kırparlar. Sahici tarafları olmazsa çocuklar özdeşim kuramazlar. Özdeşim kuramadığı kahramana sarılamazlar. Bir takım kuralların ve büyüklerin "hedehödelerinin" yaşanan gerçekle zerre-i miskal ilişkisi bulunmayan biçimde: "Begümcüğüm, o elindekileri etrafa atmayı sürdürürsen sanırım az sonra yürüyecek yer kalmayacak ne dersin? " gibi uzun cümlelerle-genelde çocukların tamamını dinlemediği uzunlukta- zuhur ettiği hikayeleri nasihat kitabı olarak rafa bırakıverirler. Çok iyi kaleme alınanları müstesna, üç aşağı beş yukarı çocuklar tarafından görecekleri muamele bu.
Çocuk kahraman ağzının kenarıyla gülüp yere saçtıklarının üzerinden zıplayacak. Hatta yere saçtığı mısır gevreklerinin üzerine süt döküp yüzme hayaliyle kulaç atabilecek. Sonrası ise "Yemişim pedagojiyi ulen! "derken kafasından dumanlar tüterek bağıran bir ebeveyn. Belki de kolundan tutup odasına götüren, kolundan fazla sıkı tutarak zorbalık ettiğini farketmeyen.
Bir Amerikan filmi izlemiştim. Çoğu insanın yoklukta izleyeceği türden, çok daha büyük kısmının ise ilk üç dakikadan sonra kapatacağı türden. Klişeler garantili şeyler. Kullanırsak bu maya tutar demişler, tutmamış. Ama ilerledikçe malzemeler çıkmaya başladı. Çocuğun biri evi yerle bir ediyor, ebeveyn başını iki elinin arasına almış, avurdları çökmüş, Çığlık tablosundaki popüler pozu veriyor. Sonra birden, ne olduysa oldu. Çocuğun sesini bastıran sesiyle kahkahalar atarak ondan rol çalmaya başladı. Eline ne geçirse sağa sola fırlatıyor, neşeyle karnını hoplatırken, kendinden geçmiş halde evin altını üstüne getiriyordu. Çocuk birden dehşetle kenara çekildi. Baba çılgınlar gibi kendisini oradan oraya atıyor, vazodaki çiçeğin tozlarıyla havada süzülen yastık tüyleri birbirine karışıyordu. Neden sonra durduğunda çocuk şaşkınlığını yenip bir iki adım attı ona doğru. "Baba ne yaptın?! Offf... Burayı toplamak sabaha kadar sürecek". Mutfağa gitti ve elinde bir süpürge ve çöp poşetiyle döndü.
Roller değişti mi? Değişti. Ama yöntem farkıyla. Bay Sinirli ödül veriyorsa, en iyi bildiğimiz ve en çok yaptığımız o olduğundan. Ödül ve Ceza karşıtı söylemlerin popülerleşmesiyle beraber, benim de paylaştığım dış motivasyonlu değil iç motivasyonlu bireyler yetiştirme arzusu pratikte hala nasıl uygulayacağımızı yeterince bilemediğimiz bir yöntem ne yazık ki. (Peki peki, senin dışındakilerin bilemediği)
Başlarken ne demiştik? Çocuk kitapları pedagojik rehberler değildir. Çocukların da umurunda değil nitekim, öylesi olmaya çalışanlar.
Nurgül Ateş'in yazdığı, Beyza Tükel'in resimlediği Bay Sinirli, evimizin babası, dedesi, amcası, abisi. Hatta şu sevimliliği düşünülürse aynı biz, hepimiz. Anne, baba, nene, dede, öğretmen olarak tüm yetişkinler.
Bay Sinirli/ Şikayet Ağacı, herşeyin arzuladığı gibi olmasını isterken, kurda kuşa, börtü böceğe tahammülsüz davranan adamla başlıyor.
Öfkesinin, beklentilerinin sonu yok sanki Bay Sinirli'nin. Mutlu olmayı beceremeyen büyüklerden işte, yakından tanıyorsunuz onu.
Kimsecikler geçemediğinden olsa gerek karşısına, bir ağacın dallarına asıyorlar şikayetlerini.
"Bay sinirli tattıkça şikayet ağacının meyvelerini,
yüzü düşüyor, üzülüyor; sahi o kadar kötü biri mi? "
"Şikayet ağacının meyveleri" ifadesini soyut bularak, idraklerinin düzeyinden şüphe duymayın küçük okurun.
Biliyor o meyvelerin neler barındırığını:
"Ötüşümüze neden bu kadar kızıyor?
Bizim de miyavlamamızı mı bekliyor? "
....
"Bay Sinirli sen hiç çocuk olmadın mı?
Hiç komşunun bahçesine topunu kaçırmadın mı? "
Bay Sinirli okul öncesi, ilk okuma dönemi ve sonrası için olmak üzere 10 kitaplık; küçük okurla beraber yürüyen, büyüyen, eşlikçi bir seri.
Yukarıdaki satırlar ise bilhassa okul öncesi için kaleme alındı.
Serinin diğer kitaplarının bahsini başka bir yazıya bırakıp, eğlenceli ve "öğretici" bu ritmik ikiliyi küçük ve büyük tüm okurlara öneriyorum.
Bay Sinirli 2 Kitap
Bay Sinirli- Şikayet Ağacı
Bay Sinirli-Az Biraz Yaramaz
Yazan, Nurgül Ateş
Resimleyen, Beyza Tükel
Çizmeli Kedi Yayınları
3+ ve büyümeye dirençlilere.
0 yorum:
Yorum Gönder