Karganın biri tepemizde uçuyordu davudi (!) sesiyle gaklayarak.
Durup bir süre onu seyrettik. Seyretmesi çok zevkliydi kömür karası kanatlarıyla mavileri aşmasını. Uzandık sırtüstü çimenlere. Toprağın nemi ceketimi geçince, kafamı oğluma çevirdim. Azıcık üşüyüverse ne olur ki? Hem, çok mutlu görünüyor olduğu yerde. İlişmedim. Gözlerimi kapattım. Birkaç saniye sonra bağırmaya başladı: "Anne anneee! Bak, bak, gördün müüüü? Karganın gagasında ışıldayan birşeyler var. "
Merakla açtım gözlerimi, yüksek sesten sarsılmış zavallı kulaklarımı teskin ettim ellerimle. Ah benim zavallı kulaklarım, bundan on dakika önce kozalak savaşında yaralanan zavallı alnım. Ne kadar da mızmızsınız, aman pek de narinsiniz. Hani çocuk tarafımız bizim? Aradım, taradım, bulamadım derken bir karganın gagasında buldum çocukluğumu şimdi. Çocuk benin bir anısına gidiverdi aklım. Çocukluk mevkimizde ağaçlar arası dolaşırken bulduğumuz, karanlık, derin ve ışıltılı ağaç kovuğuna uzatıp elimi, bir masal çıkardım içinden. Rengarenk taşlarla doluydu avuçlarım. Oğluma çevirip kafamı, kargaların parlak eşyaları neden seviyor olabileceğini konuştuk. Eve döndüğümüzde araştırmak için sözleşip, etrafa saçtığımız ihtimalleri cebimize doluşturduk.
Eve gelince gündemimiz bambaşkaydı, unutuvermiştik kömür karası kargayı. Uzun zaman sonra, Melike Günyüz'ün Küçük Tüy'üyle tanıştığımızda ceplerimizde bekleşmekten yorulmuş ihtimaller ışıklar yakarak kıpraştılar oldukları yerde.
Biraz zaman aldı Kargalar Diyarı'nın atmosferine nüfuz etmemiz. Doğrusu ya, ilk seferinde yazara eşlik edemedi usumuz. Birdi, ikiydi derken, Masal Prensi olmayı düşleyen Küçük Tüy'ün masalı içeri aldı okuru.
Kargalar Diyarı'nı ziyarete gelen Hayal Satıcıları bir prense dönüştürebilir miydi Küçük Tüy'ü?
Kendileri rengarenk, getirdikleri de rengarenk hayal satıcıları, getirdiklerini dağıtmaya başladılar. Bilge Baykuş'la yazar, olan biteni izlerken kargalar sıraya giriyordu eşyaları paylaşmak için.
Çin İmparatoru'nun inci kolyesi, Hint Mihracesi'nin yakut yüzüğü, Rus prenseslerinin oynadığı renkli kristal toplar derken, Küçük Tüy kahverengi kuşun elindeki İran Şahı'nın sihirli parfüm şişesini istedi.
Hayal Satıcıları'nın ardından, heyecanla açtı şişesinin kapağını Küçük Tüy. Ancak şişe bomboştu. Ne kokusu vardı, ne tozu ne de sihri.
Bilge Baykuş'un yazarı işaret ederek, bilgece çizdiği yolla küçük kahramanımız bir şişenin içinden çıkardı hayallerini.
Nasıl yaptı, hiç sormayın. Ama yaptı işte. Hayalleriyle doldurduğu şişesi ne dilerse ondan koktu.
ilkbahar doldurdu, ilkbahar serpti çimenlere, çayırlara.
İlkbahar Prensi, Küçük Tüy'ün sihirli şişesi Şubat ayında baharı getirdi evimize.
Değil mi ki, sihirli?
Küçük okurlar ne dilerse onu kokladı havadan. Kimi kar diledi, kimi bahar...
kimi güneş, kimi mis kokulu papatyalar.
Kalbimizi çiçek çiçek, masal masal inançla ve umutla dolduran bu modern masal için tek dileğimiz...
Daha uzun olmasıydı belki de.
Öyle hızlı düştük ki Kargalar Diyarı'nın içine...doya doya seyredemedik çevremizi.
Melike Günyüz'ün usta kaleminin, Vaghar Aghaei'nin sihirli şişeden boyanmış resimlemesiyle buluştuğu eseri pek sevdik.
İlkbahar Prensi
Yazan, Melike Günyüz
Resimleyen, Vaghar Aghaei
Erdem Çocuk
4+ ve büyümeye dirençlilere.
0 yorum:
Yorum Gönder