Hiç yazmayayım diyorum, heyecanla sahne alması beklenen bir solisti saatlerce takdim eder de sevenlerine eziyet eder gibi okurla kitabın arasına girmeyeyim. "Muhteşem" ya da "harikulade" falan diyeyim, araya da hikayeden bir kaç giz serpiştireyim. Sonra, "perde!" diyeyim ve aradan çekilivereyim. Ya da anonsun sesini azıcık açayım da Kaptan Kâzım'ın sesi doğrudan okurun kulaklarına ulaşsın. Yanakları Mayıs güneşiyle al al, heyecanla şehir hatları vapuruna doluşsun, yazarla bir Mayıs macerasında buluşsunlar.
Ama yazmayayım da...kitabın kapağını kapattıktan sonra içimde hasıl olan o coşkuyla ne yapayım?
Kimlere diyeyim.
Yedi kat gökle, yedi kat yerin buluştuğu, her adımda yaşam olan dünyada, güneşi, baharı, rüzgarın ılık selamını unutmuş, aceleyle simidinin kenarından dişlerken vapura koşturan kalabalığa sesleneyim.
Delinin biri...bir kaptan...kırdı kafayı, kaçırıyor vapuru! Hem de içinde yolcularıyla, baharın sökün ettiği yere doğru.
Kamera şakası sansınlar onlar da, hikayedeki gibi. Sonra gidecekleri çok mühim yerlerin, girecekleri sınavların, derslerin, mesailerinin hesabına koyulsunlar.
Kaptan Kâzım'ın çocukluk nişanı yanak yarası sızlayıp içindeki çocuğu dürttükçe, bulaşsın çılgınlığı diğerlerine.
Çocukluğumun en tatlı günlerinin nişanesi olup alnımın çatında kızaran yara izim kaşınmaya başlasın yeniden. Yaralar, çocukları birbirine çağırsın. Daldan erik aşıran, bayıra yukarı koşuşan çocukları Üsküdar- Eminönü vapuruna alsın.
Karşılıksız seven, dost belleyen çocuk yanlarımız elimizden tutsun, Ege'ye dümen kırsın.
İster tabii insan, istemez mi?
Birkaç günlüğüne dünyayı durduralım, sıkıcı otomatik pilotları devreden çıkarıp manuel kontrolle dümene geçelim. Risk alalım, yaşam sevincimizi kovalayalım. Hiç tanımadığımız insanlara tebessüm edip, selam verelim. Azıcık soluklanıp ânın içinden an yakalayalım, kâh havada, kâh suda bir divane balık gibi buğulanan kulaklarımızla iki alemden de sual edelim.
Ayşe Güren öyle güzel yazmış, öyle sahici anlatmış ki, kalemin izinden macerayı takip etmemek, valizi toplayıp yola düşmemek çok güç.
Sahiden de tüm dünyayı saracak bir "Sağ Yanak Bahar Tatili" hakkı için pankart kaldırmamak, penceresiz duvarlara balyoz sallamamak çok güç.
Hele de hikayeye eşlik eden her telden müzikle tatlı bir bahar sarhoşluğuna kapılıp şükür ve temaşayı buluşturmamak...neredeyse imkansız.
Mehmet Güreli'nin "Kimse Bilmez"inden mısralarla karşılaşıp, "Mayıs"ını da dinlememek çok güç.
Merve Atılgan'ın olağanüstü latif fırçasının manevralarında kaybolmamak...güç...
10 yaş ve üstü tüm okurları ve büyümeye dirençlileri Kaptan Kâzım'ı okumaya, dinleme beklerim. Orada buluşup, baharı hep birlikte karşılayalım, yıldızlarla aramızdaki betondan engelleri aşıp gök kubbenin altında düşlere dalalım.
*Okurken sahiden de, "olağanüstü bir film olurdu bu hikayeden" dedim. Keşke...
Kaptan Kâzım'ın Sağ Yanağı
Yazan, Ayşe Güren
Resimleyen, Merve Atılgan
119 sh.
Can Çocuk
10-12+ ve büyümeye dirençlilere!
0 yorum:
Yorum Gönder