Birbirinden güçlü 14 öyküden oluşan çok değerli bir kitap tutuyorum elimde.
Binbir çeşit duygunun binbirini de, buruk bir gülümsemeyle karşılayıp, her sayfasında yutkunduğum, beklediğim... Güçlü bir hikayenin, güçlü de bir kalbe ihtiyacı olsa gerek.
"Öteki" çocuklar, hem "Öteki yapanlar" hem de "öteki olanlar", Wölfel'in kaleminde.
Okur iki mahalle arasında yer değiştirerek, yazarın anlamak üzerine devam ettiği ihtisasına katılıyor.
Öyle yüksek bir empati ve öyle duru bir sadelikte anlatıyor ki, anlamamak için dinlemiyor olmak gerek.
Yetişkinlerin siyah-beyaz, kavgacı ve muhteris dünyalarına toprağa daha yakın yerden, bir çocuğun gözünden bakıyor okur öykülerle.
Toprağa, tohuma, başlangıca ve sona en yakın yerden...küçük, bozulmamış insanlığımızdan.
Üzerinde uzun hasbihaller edilesi ondört öykünün ilkinde Durugöl Sokağı ve Rayaltı Sokağı'na konuk oluyoruz. Bambaşka sokakların, bambaşka (!) çocuklarının birbirleriyle atışarak alay ettiği, ardından kahkahalarla güldükleri satırları okurken mahalleme dönüp, kaldırımda oturan çocukların arasına katılıyorum.
Bir yetişkinin çok büyük çoğunlukla farkında bile olamayacağı, iki mahallenin çocukları arasındaki "öteki"yi hatırlıyorum. Kendisine lojman bahşedilmiş memur çocuklarıyla, bahşedilmemiş olanlarından ibaret bir ötekiliğin nasıl da çocukların tüm hikayelerinin zeminini oluşturduğunu.
"Lojmandaki ilkokula gidiyorum ben, oraya herkesi almıyorlar. "
Halbuki, orada okumuştum ben de. Alıyorlardı ya işte. Öyle, bir numarası falan da yoktu. Ama havalarından geçilmezdi lojman çocuklarının yine de. Tren raylarının etrafındaki kulübelerde yaşayan çocuklar ve zengin Durugöl Sokağı çocukları arasındaki ise biraz daha farklı.
Okuru büyük bir kedere ve gözyaşlarına boğmadan, acının pornografisini yapmadan, incelikle ve sadelikle anlatıyor Ursula Wölfel.
Zengin ve fakir çocuklar, eğitimli ve eğitimsiz çocuklar, ailesi olan ve olmayanlar, ailesiyle paylaşacak birazcık olsun vakte sahip olamayanlar, aynı ismi paylaşıp, bambaşka hayatlar yaşayan çocuklar, bir kardeşe sahip olmanın berbat olduğunu düşünerek aldananlar, görünmez çocuklar, unutulmuşlar, konuşamayan, anlatamayan, yaşıtları tarafından hırpalanan çocuklar, yapayalnız hayatlarının sıkıcılığında, başka hayatlara fazlaca merak duyanlar, düşünce suçlularının, mahkumların çocukları, siyah ve beyaz tenli çocuklar, alkolik ebeveynlerine bakmak zorunda olan çocuklar, babasız çocuklar, apartman duvarları arasına hapsolmuş çocukların hikayeleri.
Doğan her çocuk kısa süre içinde öldüğü için adı, "Kaç gün görnüşüm? " anlamındaki Sintaju konulmuş Afrikalı çocuklar.
Yeryüzünün çocukları...
Tüm gerçekliğine ve ince elemine rağmen Ursula Wölfel, yine umut ve neşe dolduruyor satırların arasına. Bu dolgu malzemesi olmaktan çok öte, siyahla beraber var olan beyaza dair olmalı.
Eleştirel okuma becerisini geliştirici faaliyetlerde, okuma grupları ve derslerde ve hatta duvarlı ya da duvarsız her yerde, derin ve anlama dair öğretilerde faydalanılmak üzere muhakkak okunmasını öneririm.
Ursula Wölfel'in Öteki Çocuklar'ı kadar çok sevdiğimiz "Ateşten Ayakkabı, Rüzgardan Sandalet"ini daha evvel bir blog yazısında incelemiştim.
Alman Çocuk Edebiyatı'nın en güçlü ve öyle görünüyor ki duyarlı kalemlerinden Wölfel'in, tüm kitaplarının Türkçe'ye kazandırılmasını dört gözle bekliyorum.
Öteki Çocuklar
Yazan, Ursula Wölfel
Resimleyen, Bettina Wölfel
Çeviren, Murat Aksoy
Özgün Adı: Die Grauen und Die Grünen Felder
Çizmeli Kedi Kitaplığı
117 sh.
10+ ve büyümeye dirençlilere!
0 yorum:
Yorum Gönder