"Sinir Küpü" oluruz da bazen, hiç düşünmemiştim daha önce, nasıl olunur sinir küpü. Her sinirlendiğinde içine bir taş atılıp dolan kocaman toprak bir küp canlandı gözümde. Küp dolduğunda ağızlanıp, ellenip, hareket ederken bana benziyor sanki.
Az sonra ortasından çatlayacak, içindeki taşları çevresine saçıp onu öfkelendirenleri yaralayacak gibi.
Öfkemin resmini yapmak istesem bir küpü tercih etmezdim muhakkak. Ama kitabın kahramanı Alexander gibi tek gözlü, sivri kulaklı bir heyula da çizmezdim herhalde. Tevekkeli değil, bu güne kadar karşılaşmamış olmam onunla.
Lafı dolandırmadan gidereyim merakınızı.
Alexander, öfkesinin resmini çiziyor ustalıkla. Öyle ustalıkla ki, Sinir Küpü canlanıp ayaklanıp, o her sinirlendiğinde büyüyerek, dev oluyor, dikiliyor onu sinirlendirenlerin karşısına. Söyleyemediği ne varsa bir bir sayıyor suratlarına.
Herkes Alexander'ın canlanıp karşılarına dikilmiş öfkesiyle yüzleşirken, Alexander da kendi öfkesiyle yüzleşip onu yenmenin yolunu buluyor zamanla.
Başlangıçta hayli eğlenceli oluyor aslında.
Düşünsenize, hiçbir sorumluluğunuz olmadan biri sizin duygularınızın sözcüsü ve savunucusu olarak dikiliyor muhatabınızın karşısına. Üstelik sadece sizin de değil, aynı duyguları paylaşan herkesin sözcüsü oluyor bir anda.
Hem onu yardıma çağırmanın ilk ve yegane yolu, öfkelenmekten ibaret.
Fakat elbette tadı kaçıyor sonunda. Herkesin öfkesinden korktuğu Alexander, yalnız kalıyor bir bankta.
Yalnızlığı uzun sürmüyor. Evsizlerin evi bankta, çok geçmeden yaşlı adam Amadeus'la tanışan Alexander, sinir küpüyle olan hikayesini anlatıyor ona. Amadeus pek neşeleniyor:
"Bence bu harika! "
"Biliyor musun, sizin şu Bay Teneke gibi öğretmenler bizim zamanımızda da vardı. Öğrenci olarak insan böyle öğretmenlere karşı koymaya cesaret edemiyor. Hatta genelde veliler de bunu göze alamıyorlar. Çünkü çocuklarının, bunun cezasını çekmesinden korkuyorlar. Bu acı, ama gerçek. Bu yüzden senin şu Sinir Küpü'nün bir öğretmene en azından bir kez olsun aklından geçenleri söylemiş olması çok iyi. Belki öğretmen bey bundan biraz ders çıkarır da değişir" diyor.
Apartman görevlisinden, Alexander'ın annesi ve kardeşine, zorba okul arkadaşlarından, öğretmenlerine, sinir küpünden nasibini alıyor herkes.
Alexander'ın çevresinde kimsecikler kalmıyor artık.
Ama o, artık kimsenin ondan ve sinir küpünden korkmasını istemiyor, yalnız kalmak da..
Amadeus'un bilgece sözlerini düşünüyor uzun uzun. İnsanların uydurulmuş, sahte ihtiyaçlar için daha fazla, daha fazla çalışarak birbirlerine nasıl sağır ve dilsiz olduklarını düşünüyor. İstediği cep telefonunun aslında o kadar önemli olmadığını da...
Sinir Küpü için de kaçıyor tadı işin. Öfkelenmeye istekli olmayan birinin yanında daha fazla kalamaz.
Öyleyse söylemeli Alexander büyülü sözleri:
"Hokus pokus - yirmi dokuz
Herkes evine - evde yokuz
Silin milin - çizgi mizgi
Küçül müçül - dizgi dizgi
Eğil yere - parmak burunda
Zıp zıp zıpla - dolan oda oda
Ona kadar say - avaz avaz
Sanma ki saymakla olmaz"
Neşeli ve olağanüstü bir macera Sinir Küpü ile Alexander'ın birliktelikleri.
Küçük okurun sesi olup yükseliyor, ardından kahkahalara karışıp alçalıyor.
Neye öfkelenir insan, öfkelendiğinde neden saklar ve biriktirir? "Sinir Küpü"nü çağırmadan söyleyemez mi derdini, anlatamaz mı duygularını, itiraz edemez mi haksızlıklara?
Doğrusu, Alexander'ın annesi nasıl gurur duyuyorsa öfkesine galip gelmesinden... küçük okur da, adeta kendisiyle gurur duyarak, bir kahramanlık nişanı ekliyor göğsüne kıvançla.
Büyümeye dirençli okura not:
Alman çocuk edebiyatının öncü isimlerinden Manfred Mai'nin, Sinir Küpü'nde, banktaki adam olduğunu düşünmek için haklı sebeplerimiz var doğrusu. ;)
Ayrıca, Alman Çocuk ve Gençlik Akademisi, En İyi Çocuk Kitabı Ödülü sahibi Sinir Küpü, bu güne dek 20 dile çevrilmiş bir eser.
Ayrıca, Alman Çocuk ve Gençlik Akademisi, En İyi Çocuk Kitabı Ödülü sahibi Sinir Küpü, bu güne dek 20 dile çevrilmiş bir eser.
Sinir Küpü
Yazan, Manfred Mai
Resimleyen, Leonard Erlbruch
Çeviren, Ersin Atayman
Çizmeli Kedi Kitaplığı
96 sh., Roman
8+ ve büyümeye dirençlilere!
0 yorum:
Yorum Gönder