Soru soruyormuşçasına havaya asılı cümleler.
Kediler, her tarafı sarmış, yoldaş olmuş kediler. O kadar uzun süredir orada ki, ağarmış saçlarına bigudiler sarılı, kedili teyze. Camın önüne kıvrılmış, arada gelene geçene mırlayarak selam veren kedisiyle o, o kadar uzun süredir komşumuz ki.
Komşumuz dediğime bakmayın siz. İlk defa Edebiyat öğretmenimi ziyaret etmek için gittiğim Feriköy'de karşılaşmıştım onunla. Sanki kedisinden başka kimsesi yoktu. Sanki, tüm mahalle de onun gibi yapayalnızdı. Camlarının önünde bekleşiyorlar, yoldan geçenlere bakarak gideriyorlardı yalnızlıklarını.
Hemen hepsi yaşlıydı ve hepsinin en az bir tane kedisi vardı. Pek gülümsemiyorlardı. Ama belli ki bir zamanlar hayat dolulardı. Lisedeydim o zaman ve kimi perdelerin kıpırdandığını, arkasında gölgeler, kenarlarında kedi kuyrukları gördüğümü, ama çoğu ziyaretimde insana rastlamadığımı hatırlıyorum. Bana mahallenin Ermeni sakinlerinin, büyük çoğunlukla yalnız yaşadığını söylemişti öğretmenim. O günden beri zaman zaman aklıma gelir o manzara. Gidip kapılarını çalsam, onlara bir buket çiçek götürsem mesela, belki de biraz da tebessüm... kötü mü olurdu sanki? Acaba iyi karşılanır mıydım orada? Paylaşırlar mıydı hikayelerini benimle de?
Onların tanıdığım diğer insanlardan farklı olabileceği, şaşırtıcı biçimde aynı olabileceği, sürprizler ve ilginç anılarla dolu oldukları senaryolar üşüşürdü kafama. Sonra herkesin birbirinin aynı olduğu muhit ve mekanların ne kadar monoton olduğunu düşünür, o sıralar bazıları da çevremde olan milliyetçilikte doz aşımındaki insanların korkularını, endişelerini anlamaya çalışırdım. Bazılarını hala anlayamıyorum ama bir kısmını iyi anlıyorum.
Etnik kökenin bir özürmüşçesine; "Olsun, o da insan" diye geçiştirildiği, insanların mesleklerinin, etnik köken bir tarafa, memleketinin dahi, aynı sözcüklerle hoş görülüp geçiştirildiği, kimi zaman da reddedildiği ve inkar edildiği anlara şahit oluyoruz hepimiz. Bazılarında başkası adına utandığımızı hissediyoruz. Geçenlerde şunu duydum mesela; "Olsun, helal kazanç, alnının akı. Aferin! ". Yetişkin birinin bir başka yetişkinin geçimini sağlamak için yaptığı işi onaylama cümlesindeki kibri hissediyor musunuz siz de? Kibir değilse de bir özür kabul ettiğini... Sanki onun onayını istemiş gibi muhatabı.
Öte yandan bu topraklar çok kültürlülüğün cenneti adeta. O kadar zengin ve köklü ki birlikteliğimiz, bu memleketin zahiri güzelliklerini kıskanan düşmanları, o zenginliği ve bir arada yaşama kültürünü de kıskanıp hedef alıyor tam da bu yüzden.
Sabun Köpüğü Üfleyicisi'ni okurken yüzümde yayılan gülümsemeyi kontrol edemedim bazen. Eski, çok eski günlere gittim. Bizi mutlu eden mahalle dizilerinin "ecnebi" karakterleri canlandı gözümde. Bir mahallenin, kocaman bir aile olduğu, hoşgörü ve dayanışmanın, temel insani değerlerin bir hazine gibi saklandığı mahalleler geldi aklıma. Bizim mahallemiz de onlardandı.
Çok sayıda "farklı" insanın, dayanışma içinde yaşadığı, iyi günde ve kötü günde birbirine kol kanat gerdiği mahallelerden. Ve ne şanslıyım ki, ben küçük bir kızken mahallede yaşam vardı. Çılgın komşu teyzeler kaldırımlara oturur, ellerindeki şişleri tıngırdatırken bir yandan da hikayeler anlatırlardı bize. Bazısı ürkütücü hikayeler hem de. :) Susadıysak, ya da acıktıysak çalıveriridik birinin zilini. Can sıkıntısı nedir, bilmezdik.
Uğur, Ali ve Agop aynı mahallede kardeş gibi büyüyen, birbirlerinin annelerini anne bilen, sağduyusu yüksek, üç güzel çocuk.
Nurgül Ateş, Sabun Köpüğü Üfleyicisi'nde bu üç çocuğun ve ailelerinin adeta yek vücut olmuş hikayelerini anlatıyor okura. Öyle güzel anlatıyor ki; ağdalı sözcüklere bulanmadan, lafı eğip bükmeden, özenle ancak yalın ve samimi bir üslupla dokunuyor okurunun kalbine.
Biraz macera, bir miktar dram, çokça aile ama en çok da dostluk var kitapta.
Agop'un opera sanatçısı annesi Janet,
Ayşegül'ün klarnetçi dolandırıcı sevgilisi (namı diger, sabun köpüğü üfleyicisi),
Kapalıçarşı esnafı Süleyman bey, Perihan anne, Hamza amca... iyi insanların güzel atlara binip gitmediği duygu yüklü üç hikaye, Sabun Köpüğü Üfleyicisi'nde.
Sabun Köpüğü Üfleyicisi
Yazan, Nurgül Ateş
Resimleyen, Gamze Dumlu
Çizmeli Kedi Kitaplığı
96 sh.
Öykü
8+ ve büyümeye dirençlilere
0 yorum:
Yorum Gönder