Mavi Defterin Gizemi / Hz. Enes'in Hayatı

Yıkık dökük,  virane bir kulübede bir grup çocuk tarafından bulunmuş bir günlük, Mavi Defter. 
Bambaşka bir dilde yazıldığından olsa gerek adeta sihirli bir çağrısı var onun.
Çocuklar önce günlükte yazılanları,  ardından da onları yazanın gizeminin peşindeyken, küçük okur adım adım hikayeye katılıp Ensar olmanın anlamını keşfe çıkıyor. 
Suriyeli bir çocuğun güzel günlerini okuyorlar defterinde.  Her şeye sahip olduğu günlerini... Bir ailesi,  evi ve ülkesi olduğu o harikulade zamanları. 
Sonra her şeyin nasıl da ters yüz olduğunu,  ülkelerinden Türkiye'ye gelişlerini ve Mihri teyzeyi. 
Suriyeli küçük Samed'in defterinde okudukları Enes b. Malik'in hayatıyla Ensar olma arzusuyla dolup taşıyor,  küçük Samed'in,  ardından da ihtiyaç sahibi tüm Samed'lerin peşine düşüyorlar. 
Dünyanın en muhteşem macerasının peşine! 
En çok çocuk kalbine yakışır da merhamet,  orada devleşip kahramanlar doğurur ya...
İşte ilham dolu öyle bir hikaye, Mavi Defterin Gizemi. 
Oğlumun anaokuluna başladığı yıl okul kapısında nahoş bir olaya şahit olmuştum. 
Genç bir Suriyeli anne çocuğunu almak üzere kapıdaydı ve kadın memur yeterince Türkçe bilmediği için gözlerinin içine bakarak aşağıladığı yetmezmiş gibi,  kolundan tutup dışarıya itmişti. 
Kapının önündeki hanımların bir kaçı durumdan memnun,  kikir kikir kikirdemiş,  diğer bazıları ise dehşetle bakakalmıştı. 
İşte o gün kalakalmışlardan olmanın utancı ile doldum.  O akşam o hanımın telefon numarasını bularak ona yazdım.  
Biraz olsun teskin etmek,  insanların kötülüklerinin onun milliyetiyle ilgili olmadığını anlatmak istedim. 
Sonraki günlerde ise gözlerimizin içinden parlayan bir sürü cıvıl cıvıl kelimeye rağmen hep selamlaştık. 
Aynı okulda Moldovyalı ve Alman asıllı başka çocukların da olduğunu bilmek,  üstelik bu farklılıklarının diğer aileler tarafından itici değil çekici bir unsur olarak algılanması gerçeği üzerine uzun uzun düşündüm. 
El açanın,  bankta yanına ilişip gittikçe daha geniş bir alan kaplayanın tehditi karşısında gösterilen tepkiyle,   hiçbir şeye ihtiyacı olmayan,  zengin bir yabancıya gösterilen tepki bambaşkaydı. Ne yazık ki bu da tamamen insani. 
Anneye bu muameleyi reva görenler,  olanları izleyerek gülenler, dil bilmeyen,  ağır travmalardan çıkmış çocukların da bazı öğretmenler tarafından orantısız cezalar almalarına ses çıkarmadılar.  
Bazıları ise hem öğretmen hem de ebeveyn olarak bu çirkin tavırla mücadele etmeyi,  Ensar olmayı,  insan olmayı tercih etti. 
Her gün önümüze gelen onlarca olayla,  gündelik hayatta insanlığımız sınanıyor. 
Evimize giren hırsızın milliyeti üzerinden fikirler yürütüyoruz.  İyiliği ve kötülüğü insanın içinden cımbızla çekip çıkararak,  kötü bildiğimiz ne varsa,  sorgusuz sualsiz onun içine bırakıyoruz. Çok büyük bir çoğunluğumuz öyle yapmıyor.  Çok büyük bir çoğunluğumuz tüm zorluğuna rağmen elindekileri sakince yere bırakıp,  yaralı olana sarılıyor.  
Buna rağmen onları anlamaya, anlatmaya,  dinlemeye ihtiyacımız var.  
Yarın şimdi öyle olduğunu düşünmesek de kusursuz olan hayatlarımızın tamamen ters yüz olma ihtimaline karşın, yüksek perdeden beylik laflarımızı sakince yere bırakmalıyız.  Elbette benimle hemfikir olmayanlarınız olacak.  Demiştim ya...bu da son derece insani. 
Kitapla ilgili belki de tek eleştirimiz Enes b.  Malik'in hayatını anlatırken muğlak ve süslü kelimelerin birer ilaç kapsülüne dönüşmesi olabilir. Doğrusu Samed bize günlüğünde ondan bahsederken dosyanın tamamını "ziplemiş". Halbuki daha azını, hikayesini genişletip derinleştirerek anlatsaydı ne güzel olurdu. 
Ama Samed'i de anlamak lazım. 
Tüm hikayenin hakkını vermek istemiş olmalı.  Okurun kulağına soru işareti kaçırıp,  hikayenin peşine düşürmek istemiş belki de...
Küçük okurun anlamlı itirazını da not düşmesek olmaz. 
Kar duası için illa da en yüksek tepeye çıkmanın gerekmesi anlamsız der.  Dua her yerde yapılır ve her yerde duyar Allah onu.  En yüksek tepeye çıkmasalar da Kar duası kabul olabilir. 
Karın önce en yüksek tepelere düştüğünü, belki asıl sebebin de bu olabileceğini anlattıysa da babası.  İtiraz netti sevgili yazar,  elçiye zeval olmaz. 
Fatma Çağdaş Börekçi'nin yazdığı ve İlknur Salman'ın sıcacık resimlemesiyle eşlik ettiği Mavi Defterin Gizemi'ni çok sevdik. 
82.sayfadaki nemli gözlerde buluşalım olur mu? 

Mavi Defterin Gizemi /Hz.  Enes'in Hayatı
Yazan,  Fatma Çağdaş Börekçi
Resimleyen,  İlknur Salman
DİB Yayınları
94 sh. 
8+










0 yorum:

Yorum Gönder

 

Geri Dön

Facebook

Video Of Day

Advertisement