Küçüktüm, ufacıktım.
Yağmurun buğusuna aşıktım.
Güneşli günlerden çok, mağrur güze vurgundum.
Yağmur altında yürümeyi sevdim en çok. Bir çiçek gibi ondan içip büyümeyi... Sonra ama muhakkak "sonra", güneşin altına kıvrılıp uzanmayı.
Bilmem ki kaçtı yaşım? Küçük abim elimizden tutup kardeşimle beni tiyatroya götürmüştü. Belki de ilk tiyatro deneyimimizdi. Değilse de ilk iz bırakanıydı muhakkak.
Beşiktaş, Balmumcu'daki bu özel tiyatroda o yıllar adını bilmeyip sonradan öğrendiğim usta oyuncu Selim Naşit Özcan'ı, istiridyenin karnındaki incinin tozun toprağın içinde nasıl var olup bir pırıltılı mucizeye dönüştüğünü anlatırken izlemiştim.
Oyun müzikaldi ve ben o yıllarda da müzikali pek sevmezmişim ki, merhum Selim Naşit'in anlatıcılığı oyunu kalbime kazıyan kısım olmuştu.
Kalp kalp, çiçek çiçek ışımıştım.
Bunları anlatmaya neden başladım bilmiyorum.
Biraz düşününce, Damla Canlısı'nı anlatmak için elime aldığım kalemimin neden anılara doğru yalpaladığını anladım.
Muhakkak ki kalemin ihaneti değil yaşadığım.
Nasıl ki, "Göz beyinden zekidir" demişse vakti zamanında bir öğretmenim. (Gestalt'a nazireyle)
Biliyorum ki beyinden zeki olan başka şeylere de sahibiz. Örneğin sezgiler ... Derin sulara girmeden meseleye geliyorum endişe buyurmayınız.
Doğum hikayeleri çocukluğumun en ilgi çekici, en fantastik hikayeleriydi.
Ben nasıl doğmuşum, kardeşim, ablam, abilerim... Sarıkedi'nin yavruları, ağaçlar nasıl doğmuş sonra? Peki ya o istiridye? Karnında sakladığı inciden ne vakit olmuş haberi?
Yağmur damlaları nereden geliyor, dünya dediğin çivisiz yeri kim inşa etmiş? Bu büyülü dünyaya ben küçük damlayı kim göndermiş?
Ne zaman karışacağım toprağa?
Ya dönecek miydim sonra bir yağmur bulutuyla?
Yine çocuk yaşımda okuduğum iki damlanın maceralı yolculuğunu hatırlıyorum.
Onun etkisiyle cama pıt şıp düşen her damlanın sesini dinleyip, her biriyle sohbet ettiğimi hayal ettiğimi... ne hikayeleri vardı bir bilseniz?
Yeryüzünün en kadim bilgelerinden onlar. Arındırırken yerküreyi, tüm hikayelerini de bir bir toplayıp atomlarına zerkeden.
Tam da "hah, büyüdüm! " derken, bırakmışken parmağımla camda yürüyen damlaları takip etmeyi...
Sevgili Nurgül Ateş'in Damla Canlısı ile tanıştım. Küçük okur ne kadar sevdi ve eğlendiyse onu okurken, iddia ediyorum ki ben, çocuk, onun üç katı sevdim ve eğlendim.
Bulutların üzerindeki yağmur fabrikasını, damla canlıları arasındaki hiyerarşi ve görev bilincini, sırt çantalarında taşıdıkları emanetin değerini, eksik masalların isyanını bir bir, yudum yudum okurken...gece lambasının ışığında cama düşen damlalara göz kırptık.
Küçük okur uyur gibi yapsa da yarım kalmış masalların kokusunu alır, gözünü aralar ve "hadi" derdi.
Damla Canlısı'nı okurken, bu defa camdan aşağı süzülen ziyaretçilerimiz için dedi "hadi" .
O gülümseyerek uykuya dalarken ben okumayı sürdürdüm.
"Sırf şimşek çaksın, gök gürlesin diye iki bulutu birbirine düşürüyorum. Öyle bağırıyorlar ki gök gürültüsünden yer gök inliyor. Neden peki? Sırf çocuğun uykusu kaçsın da kitabı yarım bırakmasınlar diye. " dedi Sivrikulak.
O bir damla canlısı. Her damla canlısının kendi adına kayıtlı bir yağmur çantası var. Yağmur vanalardan çantalara doluyor ve böylece kimin ne kadar yağmur taşıdığı kayıtlara geçiyor. Her aşama kayıt altında.
Mükemmel bir düzen ve uyum içinde görevlerini yapıyor damla canlıları.
Ama sivrikulak yeryüzüne indiğinde duyduğu o yarım masalların müptelası oluyor.
Bir edebiyat müptelası!
Bu iptidayla sonu, yerin yedi kat üstündeki emekliler bulutunda dikiş dikmek olacak diye korkmalıydı. (!)
Ama bulut şehirlerinin üzerinde dolaşan yarım hikayelerle dolu zarflar, peşine taktı meraklı damla canlılarını.
Sonra neler oldu neler, sayfaları çevirip bakmalısınız.
Bugün Damla Canlısı'nın sevgili yazarı Nurgül Ateş'in doğum günüymüş.
Dileriz ki ömrü uzun ve mutlu, kalemi bereketli olsun.
Gökçe Akgül'ün eğlenceli resimlemesinin mükemmel eşliğinde bugün Damla Canlısı ve Nurgül Ateş günü olsun.
Biz onu çok sevdik, siz de sevin! :)
Hayal Dünyalar Dizisi / 1
Damla Canlısı
Yazan, Nurgül Ateş
Resimleyen, Gökçe Akgül
Çizmeli Kedi Kitaplığı
7+ ve büyümeye dirençlilere
0 yorum:
Yorum Gönder