Bir masal anlatacağim size..Ama önce biraz sızlanmam lazım. Olur da sizlanma bölümüne dayanabilirseniz, sonunda..
Değer mi, ona da siz karar verin. Aaah, offf, anam anam! :) :)
Dayanılmaz(!) ağrılarla gecem gündüzüme karışırken bir haftada birden fazla kere hastaneye gitmek zorunda kaldım. Hiç değilse sakin bir hastane olsun gideceğim, daha az bekleyeyim, daha az kabalıkla muhatab olayım istedim.
İlkinde eşim ve oğlum, ikincisinde ise sadece oğlum eşlik etti..
Omuzumdan koluma ve bacağıma yayılan ağrı ve uyuşmayla beraber doktor sırası beklerken birden boyutlar arası düzlemde frekans değiştirdim.
Ben ve oğlumun olduğu frekans ve diğeri.. dünya gürültülü bir kutuda ve izliyormuşum gibi.
Anneler ve çocukları.. çok fazlalar.
Fantastik bir kurguda herşey.
Neredeyse tüm anneler diğer çocuğu işaret ederek parmaklarıyla: "Bak kardeşe, ağlıyor mu o hiç?!"diyorlar.
Neredeyse hepsi en ufacık bir sızlanmaya tahammül edemeyip isyan kontrol ekibiyle bastırıveriyor.
-Ih!
-İh yok! İğne yapar doktor amca hıı!
Küçük yaşam formlarını kontrol altında tutmaya çalışan yetişkinler.
Bilim kurgu filmi gibi! Ne korkunçmuşuz!
Bu arada benim de sinir katsayım katlanarak artıyor çünkü oğlumun sızlanmaları ağrılarıma karışıp yükseldikçe yükseliyor.
Sıkıldınız değil mi? Kimse sızlanma sevmez çünkü. E, ben de sevmiyorum işte. Baktım olmayacak:
-Biliyorum, çok sıkıldın. Masal anlatayım ister misin? Dedim.
"Uyku Canavarı"nın Peter'e begendiremediği için devamını getiremediği masallardan birini seçtim. Uyuşuk halim zihnime de sirayet etmiş olacak ki Uyku Canavarı'na dönüşmem zor olmadı.
Zihnim uyku canavarınınki.. :
"Pembe minik tırtıllar varmış, geçtikleri yerlerde pembe ışıltılı izler bırakırlarmış.
Dere kenarlarından, patikalardan, evlerin pürüzlü eski duvarlarından, kiremitlerin arasından, gri alcak bulutlardan, ağaç dallarından, aslanın yelesinden, kaplumbağanın kabuğundan, keseli sıçanın yamacından geçmişler.
Öyle ağır aksakmıs ki geçişleri..pırıltılı izlerinin esrarına kapılmıs onlarca canlı bu esrarın peşine düsmüş. Gittikçe artan kalabalıkla bu kervan, evlerin damlarından, asabi çiftçinin topraklarından, kıyıdaki eski balıkçi sallarından ışiltılar birakarak geçerken takipçileri de gittikçe artıyormuş.
Yol uzuyor ama kimsecikler kervanı terketmediği gibi gittikçe artıyormuş sayıları.
Herkesin aklında tek bir soru: Bu pembe, olağanüstü pırıltı da nedir?
Tırtılların en bilgesi anlatmış olan biteni.
"Bir büyük dağın yamacında, serin ıslığında rüzgarın, ürpermişti içimiz. Sıcak bir yer ararken yerden aşağıda bir kocaman kazan gördük ki içi pembe ışıltılarla dolu. Ama nasıl! O kadar güzel ki.
Biz pembe tırtıllar birbirimize çok bağlıyızdır. Birimiz nereye, hepimiz oraya! Meraklı tırtıl atlayınca kazana, düştük biz de oraya!
Bilge diye ismim sanma ki bilirim. Atladım merakla!
Kazanın öte tarafından çikarken dile geldi karası:
"Toz pembe hayaller kazanıyım ben! Ama unuttular beni.. hayallerini bırakıp gittiler beri.
Şimdi varın gidin, geçtiğiniz yerlere hayalleri götürün. Daha çok hayal kurmazsa insanlar, kuruyacak, kavrulacak zira dibim "
O gün bugündür geziyoruz tüm dünyayı.
Ağır ağır, toz pembe hayaller kervanı!
...
Fantastik bir kurguda herşey.
Neredeyse tüm anneler diğer çocuğu işaret ederek parmaklarıyla: "Bak kardeşe, ağlıyor mu o hiç?!"diyorlar.
Neredeyse hepsi en ufacık bir sızlanmaya tahammül edemeyip isyan kontrol ekibiyle bastırıveriyor.
-Ih!
-İh yok! İğne yapar doktor amca hıı!
Küçük yaşam formlarını kontrol altında tutmaya çalışan yetişkinler.
Bilim kurgu filmi gibi! Ne korkunçmuşuz!
Bu arada benim de sinir katsayım katlanarak artıyor çünkü oğlumun sızlanmaları ağrılarıma karışıp yükseldikçe yükseliyor.
Sıkıldınız değil mi? Kimse sızlanma sevmez çünkü. E, ben de sevmiyorum işte. Baktım olmayacak:
-Biliyorum, çok sıkıldın. Masal anlatayım ister misin? Dedim.
"Uyku Canavarı"nın Peter'e begendiremediği için devamını getiremediği masallardan birini seçtim. Uyuşuk halim zihnime de sirayet etmiş olacak ki Uyku Canavarı'na dönüşmem zor olmadı.
Zihnim uyku canavarınınki.. :
"Pembe minik tırtıllar varmış, geçtikleri yerlerde pembe ışıltılı izler bırakırlarmış.
Dere kenarlarından, patikalardan, evlerin pürüzlü eski duvarlarından, kiremitlerin arasından, gri alcak bulutlardan, ağaç dallarından, aslanın yelesinden, kaplumbağanın kabuğundan, keseli sıçanın yamacından geçmişler.
Öyle ağır aksakmıs ki geçişleri..pırıltılı izlerinin esrarına kapılmıs onlarca canlı bu esrarın peşine düsmüş. Gittikçe artan kalabalıkla bu kervan, evlerin damlarından, asabi çiftçinin topraklarından, kıyıdaki eski balıkçi sallarından ışiltılar birakarak geçerken takipçileri de gittikçe artıyormuş.
Yol uzuyor ama kimsecikler kervanı terketmediği gibi gittikçe artıyormuş sayıları.
Herkesin aklında tek bir soru: Bu pembe, olağanüstü pırıltı da nedir?
Tırtılların en bilgesi anlatmış olan biteni.
"Bir büyük dağın yamacında, serin ıslığında rüzgarın, ürpermişti içimiz. Sıcak bir yer ararken yerden aşağıda bir kocaman kazan gördük ki içi pembe ışıltılarla dolu. Ama nasıl! O kadar güzel ki.
Biz pembe tırtıllar birbirimize çok bağlıyızdır. Birimiz nereye, hepimiz oraya! Meraklı tırtıl atlayınca kazana, düştük biz de oraya!
Bilge diye ismim sanma ki bilirim. Atladım merakla!
Kazanın öte tarafından çikarken dile geldi karası:
"Toz pembe hayaller kazanıyım ben! Ama unuttular beni.. hayallerini bırakıp gittiler beri.
Şimdi varın gidin, geçtiğiniz yerlere hayalleri götürün. Daha çok hayal kurmazsa insanlar, kuruyacak, kavrulacak zira dibim "
O gün bugündür geziyoruz tüm dünyayı.
Ağır ağır, toz pembe hayaller kervanı!
...
Az ötede sırasını bekleyen çocuk yüzlü ihtiyar arada kikirdeyerek usulca bizi dinliyor.
Yanımızdaki anneanne, torunuyla muayeneye girmenin telaşında.
Bir küçük şirine! İşte orada!
Gözlerinde neşeli kangurular, gözlerimin ta içine bakıyor.
"Bir daha!"
"Gerçek yaşam"frekansına döndüm tekrar, büyük bir hızla.
Annesi ellerinden tuttu, "o elleri çikar ağzından, uf olacaksın!"dedi götürürken.
Yanımızdaki anneanne, torunuyla muayeneye girmenin telaşında.
Bir küçük şirine! İşte orada!
Gözlerinde neşeli kangurular, gözlerimin ta içine bakıyor.
"Bir daha!"
"Gerçek yaşam"frekansına döndüm tekrar, büyük bir hızla.
Annesi ellerinden tuttu, "o elleri çikar ağzından, uf olacaksın!"dedi götürürken.
Tekrar kalabalık gürültülerin döndüğü o kutudayım.
Sıram da gelmedi daha, oğlan da dibil dibil.. zıplamasan mı acaba? Trambolin miyim acaba ben şu anda?
Frekansım tamamen bozuldu.. O anda az önceki bilim kurgu filminin sinirli yetişkinine dönüştüm.
"Ay, zıplama! Sıkıldın tamam, ben de sıkıldım. Yardım et!"
Küskün, baktı yüzüme.
Annesini doktora getirecek kadar büyümedi o daha.
Haklı.. Üstelik ne kadar da sabırlı bu arızalı kadına karşı.
Şu büyükleri idare etmek, ne kadar da meşakkatli!
:)
Sıram da gelmedi daha, oğlan da dibil dibil.. zıplamasan mı acaba? Trambolin miyim acaba ben şu anda?
Frekansım tamamen bozuldu.. O anda az önceki bilim kurgu filminin sinirli yetişkinine dönüştüm.
"Ay, zıplama! Sıkıldın tamam, ben de sıkıldım. Yardım et!"
Küskün, baktı yüzüme.
Annesini doktora getirecek kadar büyümedi o daha.
Haklı.. Üstelik ne kadar da sabırlı bu arızalı kadına karşı.
Şu büyükleri idare etmek, ne kadar da meşakkatli!
:)
0 yorum:
Yorum Gönder