Fizyolojik ya da zihinsel bir sorunu olmadıkça tüm çocuklar eninde sonunda bezi bırakıp tuvalet alışkanlığı kazandığı halde bıkmadan usanmadan sorarlar "bıraktı mı bezi?", "Ayyy! Alıştıramadınız mı daha!?" ..
Hatta ipin ucunu tümden kaçırıp, "Çucuğum büyümedin mi sen? Hala bebek gibi bez mi takıyorsun?" diyenlerini de gördüm ve de duydum.
Yine herhangi bir somut engel yoksa çocukların hepsi "kendi zamanları" geldiğinde konuşur.
Yine kendi seçtikleri zamanda okur ve yazarlar. Buna rağmen cocukların kendi biyolojik hızlarına karşı pervasızca zeka teoremlerinin kalıplarını dayatırlar. Kim yapar peki bunları? Kime ne? Dertleri ne?
Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya'sında olduğu gibi ellerinden gelse genetik olarak belirlenmiş, her türlü insani acziyetten (!) arındırılmış, kusursuz bireyler yaratacaklar. Yaratıcıya öykünürken yeryüzüne gelmiş her yeni çocuk o sebeple "dünyanın sonu" kuramcıları için bir laboratuar. Burada zayıfa yer yok!
Şöyle efendim. Neme lazım dünyayı kurtarmaya namzet bir denek ortaya çıkarsa laboratuarlarında tesbit edip süper ölçekte geliştirilmiş serumlar enjekte ederek hızını artıracak, ardından seri üretim androidlere geçilecek gibi.
1 yaşında, 2, 3, 4 yaşlarında bunları yapabilir, o sebeple sen anne! Bunu ve bunu göstermeli, bunu ve bunu yapmalı, bunları satın almalı ve şunları beklemelisin. Eğer maddelenenleri yapamıyorsa elindeki ürün hasarlı. Hatanın sende mi yoksa yaratıcıda mı olduğuna da sen karar ver!
Abartıyor görünebilirim ama bana bir bakın.. Blog yazan milyonlarca anneden biriyim.
Çocuğumun hayatı keşfiyle, yaptıklarıyla eğlenme ve bu yolla hayattan aldığım lezzeti paylaşarak çoğaltma peşindeyim. Peki ya başka?
Anneler neden bu kadar fazla konuşur? Söyleyeyim, en çok da dertli olduklarından. Şimdiki zamanın dayattığı rollerin yükünden!
Dünyanın yularından tutup kulağına fısıldamamız gerek.. Usul usul yanaşıp mutlu şarkılar mırıldanmamız.. Mahmuzlarımızı söküp atmamız, inancı ve tevekkülü artırmamız gerek.
Çünkü biz dünyayı işaret parmağımızla başparmağımız arasındaki bir küre gibi hizla çevirirken çocuklarımızın başı dönüyor.
Bu çok büyük haksızlık!
Yavaş Yavaş diyor yazar..yavaş yavaş başlayacak ve sonra hızlanacaksın, eninde sonunda sen de başaracaksın.
Amber Stewart & Layn Marlow'un yazıp resimlediği Yavaş Yavaş serinin diğer kitapları gibi harika!
"Sevgili Battaniyem" ismiyle ciltli halde bulabileceğiniz serinin başka iki kitabını daha gecmişte anmıstık.
Yüzemeyen bir su samurunun öyküsü, Yavaş Yavaş. Yapamadıkları listesindeki tek madde yüzememek, üstelik türünün diger örnekleri çok iyi birer yüzücüyken.
...
"Hiç mi yüzemiyorsun? Hem de bu yaşta?
Tüm arkadaşların yüzüyor ama!
Nasıl olur? Olamaz!"
...
Annesi her gün 'Bugün başaracaksın,' diyor ve Şıpıdık her gün başaramıyor.Ta ki ablası, 'Yavaş yavaş denemelisin' diyene kadar. 'İnan bana kardeşim, yavaş yavaş başlamak 'yapamam'ı 'yapabilirim'e dönüştürür dediğinde haklıydı. Şıpıdık yavaş yavaş başlamış ve hızlı bir yüzücü olmuştu.
Yavaş Yavaş
Yazan ve Resimleyen: Amber Stewart & Layn Marlow
Artemis Çocuk
2+
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder