Farklı sayfalarda zaman zaman başörtüsü nedeniyle iş bulamayan bazı arkadaşlarımın hezeyanlarını okuyorum.
Eminim tersi de farklı değer yargılarıyla başörtülü olmayan hanımlar için oluyor.
Dikkat, sadece kadın bu memleketin meselesi! Erkeklerle kimsenin sorunu yok! Takiyye yapsınlar canım! Hooop çözüldü sorun!
Her birine ve her seferinde yazmak istiyorum bu serzenişlerin.. ama sonra yazdıklarım moral bozmaktan öte bir anlam ifade eder mi diye duralayıp vazgeçiyorum.
Ancak daha önce yazdığım bir yazıyı hatırlayıp burada "zip"li olarak sizinle bu konudaki deneyimlerimi paylaşmayı istedim.
Şikayet et diyen arkadaşlar oluyor altlarında yapılan yorumlarda..
anlıyorum tamam sessiz kalma diyorsunuz da..kimi, kime, hangi gerekçeyle?
her biri ayrı sorular..
"başörtünden dolayı"demeden de başörtülü çalıştırmayan bir sürü kurum var. Hem de her sektörde!
Ben desen ve grafik tasarımcı olarak 8 yıl boyunca her iş görüşmesinde yaşadım benzerlerini.
İş yaşamımın sonraki yılları da başka hikayelerle dolu..
Eğer açıkça ve dürüstçe sebebin "prezentabl"(!?)olmayan mütesettir görüntünüz olduğunu söylüyorlarsa hiç değilse dürüst olmuşlar da "yetersiz miyim ki, yanlış birşey mi söyledim, kötü intiba mı bıraktım"gibi sorulardan kurtulmuşsunuz.
Bu durumda yapılacak şey belki kendi değer yargılarınızı paylaşan kurum arayışına girmek.
Ha tam bu noktada da müslümanların kendi sosyal ve ticari hayatlarındaki sorunlar devreye giriyor.. Ya maddi olanaksızlıklardan ya da tamamen uyanık geçinip emek sömürücülüğü yapmaktan bu kurumlardan alacağınız ücretler diğer kurumlara göre cok daha düşük olabiliyor.
Tasarım direktörü olarak çalıştığım bir ev tekstili firmasında bana daha önce aldıgım maaşin 3/4ünü teklif ederken mütedeyyin patronum "başörtünle ve ibadetlerine saygıyla başka hiçbir yerde böyle rahat çalışamazsın, vereceğimiz rakam bu kadar sana" demişti. Tüm fırsatçılıklarına rağmen o işe çok ihtiyacım olduğundan kabul etmiştim. Evlenmek üzereydim ve koşullarım değişmişti.
İş sektörümün yoğunlukta olduğu Avrupa Yakası'yla Anadolu yakası arasında mekik dokumam çok yıpratıcı olacaktı.
Anadolu yakasındaki o çok dindar işveren başardığım işlere, kısa süre içinde bağladığım uluslararası bir müşteriye ve olumsuz teknik çalışma koşullarıma rağmen sonuna kadar İsviçre Çakısı muamelesi yaparak her türlü faydalandı.. Ve karşılığinda zam şöyle dursun az köpüklü Türk kahvesi ikram etmekle yetindi. O gün bana ögretti ki bir acı kahvenin bırakın 40 yıl 4 dakika bile hatrı olmayabilir.
Küçük bir not: Düşük maasa İsviçre Çakısı gibi üstlendiğim işlerden mütevellit 1 yıl içinde ayrıldığım bu işyerine 3 kere tekrar çağrıldım rica minnet. Koşullarım iyileştirilmediğinden tekrar çalışmaya ikna olmadım. Bu arada çok sayıda kişiyi aynı pozisyon için deneyip memnun kalmadıklarını duydum. Ancak nihahetinde prezentabl(?!) insanlardan oluşturdukları bir ekip için kesenin ağzını açmak zorunda kaldılar. Tabii tüm teknik koşulları da beraberinde iyileştirerek!
İkinci küçük not: Kendini dindar olarak tanımlayan işverenim tesettürlü olmayan hanımları (hanım? peki ya erkekler için ölçüt!?) işe almaktan kaçındığını, bunun yerine başörtüsü sorunlarından ötürü iş bulmakta zorlanan insanlara iş imkanı sağlayarak pozitif ayrımcılık yaptığını iddia etmekte ve her nasılsa işe aldığı başörtüsüz hanım hakkında tamamen zanni olarak atıp tutmakta beis görmemişti.
Tartışılması gereken
"insanların ticari ahlakları",
"ehil olmayana siyasi ya da sosyal sınıf taassubuyla iş yaptırılıp sonra da çıkan kalitesiz işlerden bir arpa boyu yol alamamak"
gibi başlıklar olabilir..ancak ben çerçeveyı daraltıp
"Müslümanların ticari hayatları ve kul hakkı" na odaklanmak isterim..
ve hatta "müslümanın /sadece benim, sadece senin/ ticari ahlakı, sosyal ahlakı, vicdan, kul hakkına hassasiyeti" ne indirgesek?
bakın bu daha da güzeli.
Çünkü inanıyorum ki her insan kendini imar ederse, nur saçılır dünyaya biiznillah!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder