Bayram Güncesi

En güzel bayram, sıla-i rahimle olsa gerek!
Telefonsuz, internetsiz, televizyonsuz ve hatta kısa bir süreliğine elektriksiz bir bayram tatilinden sonra içimiz buruk evimize döndük.
Daha İstanbul tabelaları görünmeden geldi çöreklendi güzelim neşemizin üzerine "İstanbullu huysuzluğu". Saldı içimize yarım kalan işlerin, bitmemiş hesapların çetelesini mendebur!
Telaşla sırt çantama gitti elim, ilaç arar halde. Çay kenarından toplanmış envai çeşit taşa dokundum. Ayva yaprağına sarılmış çizgi oyunu kağıtlarını kontrol ettim. Fener ışığında, yediden yetmişe tüm aileyle oynadığımız isim-şehir kağıtları da işte oracıktaydı. Eller değmiş "göbü"nün tadını aradım damağımda, çam kokusunu, geyik böceğinin sesini, kocadağın yeşilini, ak yağmur inen başımı, şiselediğim köy havasını, suyunu, eteklerimdeki kaçak yolcuları, börtü böceği..
Sırt çantasını kapatacakken mis gibi tarhana kokusu sardı ortalığı..
Oh, rahatladım! Eksiksiz, tastamamdık.
Şimdi fotoğraflara bakıyorum içimdeki çocuk neşemle..
Bugün varım, yarın yok..
Bugün varlar, yarın yok..
Çocukluğum,annem, babam, memleketim..
Uzaktakiler ve yakındakilerle bir bayram daha bir dolu hatıra ve macerayla geride kaldı..
Eve gelindi, televizyonun düğmesine basıldı ve gerçeklerle yalanların keşmekeşindeki dünyanın kalanından haber alındı..
Omuzlar duayla secdeye düştü ..yeniden..
Bayramlarımız bayram ola! 


Köyde Bayram, kısım 2


Oğlan-Kirmizi karincalarin yuvasini bulduuuk!
Kız-hmm.. Bunun için mi geldik burayaaa?! 😂❤ Köyden hareketle dağ bayır aşıp, dikenli patikalardan yürüdük. Kayalardan tırmanarak karşı tepeye çıktığımızda çölde susuz ve aç kalmış bir kafile edasıyda, dilimiz dışarda yol kenarına sıralandık. 
Çocuklar microorganizma keşfindeyken çekirdek çıtıp kalan birkaç damla suyla tuzdan kurumus dudaklari kurtardık. 
Neyse ki kimseyi ayı kapmadı,
Kimsecikler zehirli ottan göçmedi.
Tam sayıyla, eksiksiz tamamladık doğa yürüyüşümüzü.
Bir minübüs geçti tozu dumana katarak.
Tam kaldıracakken otostop icin elimizi, baktık çekirdekle dolu. 
Kıyamadık 😂
Az sonra çeken tek telefonla köy arandı, eşlerden biri arabasıyla gelip yol yorgunlarını mola yerinden köye ulaştırdı.
Helikopter böcekleri,
Envai renkte kelebek,
Kurbağalar,
Cırcır böcekleri,
Dağ kekiğinin mis kokusunu aldık yanımıza, yola revan olduk.

Köyde bir bayram günü, biz tabiatla işte böyle bayramlaştık 💕

Köyde Bayram, Kısım 3

Köydeki ilk günde bayram sabahı kahvaltısını kaçırdık. Trafik kaygısıyla bayram sabahı çıktığımız yol sebebiyle, ikindi vakti köye ancak eriştik.
Bilhassa oğlan için çifte bayram oldu. Zira hem babaannesini ve kuzenlerini, hem de köyü tüm kış dilinden düşürmemişti.
İlk gün bayramlaşma ve bolca neşeli hikaye, sorgu sual, dertleşme ve klasik bayram hallerini takiben akşam üstü çayında sohbete dev boyutlu ve uçabilen, kıskaçlı, siyah böcekler dahil oldu. Bol gürültülü kanat sesleri ve devasa boyutlarıyla bizi hayli ürküten böceklerden dolayı balkon çayını içeri aldık. Meğer ne hikayeleri varmış bu geyik böceği denen gösterişli mahlukun. İstanbul'a gelip internete kavuşur kavuşmaz(!) araştırdım ve şaşkına döndüm. Meğer türü koruma altına alınmak üzere dikkate konu bu böcek sadece Adana civarında, ülkemizde bulunan ve bilim adamlarıyla, Çinli alıcıların tanesine 90.000 dolara kadar ödediği "böceklerin kralı"namlı, dünyaca ünlü bir starmış. #bir anime karakteri olarak boceklerin krali
İstanbul'a bu kadar yakın, Adana'dan ise uzak olmasına pek şaşırmadım doğrusu..Ancak uzun yıllardır köyün sakini(!) olan bu canlıların namından kimsenin haberdar olmamasına şaşırdım. 
Tarihi kalıntıları, anıt mezarları hallaç pamuğu gibi kaldırıp altında hazine arayarak kazılmadık yer bırakmayanların nasıl da gözünden kaçabilmiş hayret!
Öte yandan whatsapp grubundan köydeki tek internetli telefona aileye haber edildiğinde yeğenden gelen ilk cevap: "yenge beş dakika önce yazaydın ya :D babannem az evvel bir doksanı ezdi güzelce"oldu. 
Neyse ki bu canlıların satılması yasaklanmış da ekosistemin muazzam zarında bir delik daha açılması önlenmiş olmuş. (Yine dönemedik köşeyi, iyi mi!) Kih kih



Köydeki ziyaretler, bayramlaşmalar, anne dolması, buzağısı, hindisi, imece usulü Emine teyze göbüsü, limon kolonyası, tütün kolonyası, ev baklavası eşliğinde sürerken bir akşam çocuklarla çizgi oyunu oynadık.
İkinci akşam ise yetişkinlerin neredeyse tamamı da oyuna katılınca çizgi oyununa isim şehir ekledik. İsim şehirde kuşak farkı inanılmaz eğlenceli sonuçlar çıkarıyormuş ortaya, onu gördük. Elektrik sabotajı yapıp fenerleri mumları yakarak siz de deneyebilirsiniz bence, caizdir.
Çizgi oyunu ne menem şey diyecek olursanız çocukluğumuzdaki çivi oyununa benziyor biraz. (hani çamura çivi atarak yapılan. Eşim hatırlatmasa neredeyse unutmuşmuşum)
Oyuncular bir masanin ya da yer sofrasinin etrafini sariyor ve bir kisinin kagida bir cizgi cekmesiyle oyun basliyor. Oncekinin biraktigi yerden diger oyuncu bir cizgi cekiyor ve sekil tamamlaniyor. 
Neye varacağı belli olmayan bu çizgileşmenin sonu ise oyuncuların hayal gücüyle yorumlanıyor. Neler çıktığına inanamazsınız. *Oyun Arastirmaci Cocuk Dergisi eki Cizgili Yaz Oyunları'ndan ;)
Ertesi gün kabir ziyareti için gölün oradaki kabristana gidildi. Kabir ziyaretinin ardından çeşmeden su alınıp bir sefer daha yapıldı. 
Geçmiş bayramlarda tam da burada, sülüklü gölün yanı başında piknik yapmaya azm ile cehd etmiş idik ve oğlum güneşin altında ölmüş ve olduğu gibi kurumuş bir kaplumbağanın kafasını öpmüştü haberli habersiz. :)
Hatıralar anıldı, gülündü..
*Buraya o kaplumbağanın fotoğrafı arana, buluna, koyula

Büyükannenin elini öpmek için Cövre(Çevre) köyüne gittik ve orada çaya indik. Özellikle çocuklar ve biz büyümeye dirençliler çayda çok eğlendi. Geçen yıllarda HES projesinin gündemiyle çok hüzünlüydük. Neyse ki çayda büyük bir değişiklik yoktu.. İnşallah çocukların ve çocukluğumuzun hatırası çayla birlikte kuruyup solmaz...

Gelmeden hemen önceki gün Kocadağ'da pikniğe çıkmaya karar verildi. 10 yıldır ilk defa benim için..
İstanbul'dan götürdüğümüz su balonlarını bahçedeki çeşmede yeğenlerle doldurup leğenlere yerleştirdik. ;)
Çay demlendi, örtüler sergiler hazırlandı derken hava iyiden iyiye bozdu.

"Yağar, geçer" temennileri ve neşeli bir inançla arabalara doluşup kocadağa çıktığımızda yoğun yağış sebebiyle kilimleri yere değil kafalarımızın üzerine serip çatı ettik. 

Hızla toparlanıp arabalara ve oradab da köy meydanına gittik. Bu arada icimden ve dışımdan dua ediyorum az öteden ayı da görsek de öyle kaçsak iyiydi diye.

Yağış ak yağmura(sert ve iri dolu) dönüşünce arabalara serildi bu sefer kilimler :D ve hızla köyün misafirhanesine sığındık.

Gökteki büyük su balonu patlayıp şakanın alasını yapınca bizim su balonları yalan oldu sanmayın. Arabadan köy evine dönerken kımıl kımıl hallerine kıyamadık :)

Bir bayram da bir suru daha hatirayla boylece ardimizda kaldı. Nice bayramlara, sevdiklerimizle, barış ve huzur içinde erişelim insallah!


2 yorum:

  1. Daha fazla kalınası değil mi? Şehir alışkanlıklarını dönüştürecek kadar... Büyükler hayattayken belki de kıymeti en çok bilinesi şeylerden biri... Sonra, gidilecek kapı kalmadığında boynu bükük vitrin izleyen bir çocuk gibi dinleme zamanı gelmeden bu anıları çoğaltmak lazım.
    Şehre dönmenize çok sevinmiş,
    köy kokunuzu kaybetmeden kucaklaşmayı dileyen dosttan
    selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ve aleykumselam :) Rabbim aile zamanlarimizi cogaltsin ve bereketlendirsin. Hazinenin biri toprak, digeri aile..silai rahimin biri toprakta digeri de ailede..biz de sizi ozledik ❤

      Sil

 

Geri Dön

Facebook

Video Of Day

Advertisement